Bienal Enflasyonunda Dikkat Çeken Bir Değer; Selanik Bienali

Bu bienaldeki eski-yeni kesişmesi üzerinden diyalog yaratma düşüncesi, ‘isimsiz’ bir kinik tavrın aksi bir durumunu göstermekte. Kentle izleyici arasındaki iletişim daha esnek ve sorgulayıcı bir düzlemde hareket ediyor.

by Fırat Arapoğlu

12. Uluslararası İstanbul Bienali’nden birkaç gün sonra açılan 3. Selanik Çağdaş Sanat Bienali’nin bu yılki teması ‘Old Intersections-Make it New’. Küratörlüğünü Paolo Colombo, Mahira El Bacha Urieta ve Marina Fokidis’in üstlendiği, mimari tasarımını Andreas Angelidakis’in yaptığı bienalin ana programı ‘A Rock and a Hard Place’ başlığını taşıyor. Venedik ve İstanbul bienallerinin iki majör mekanda gerçekleştirilmesine karşın, Selanik’te birçok mekan kullanılmakta. Bunlar arasında ilk akla gelenler Selanik Arkeoloji Müzesi, Çağdaş Sanat Müzesi, Makedon Çağdaş Sanat Müzesi, Alatza İmaret, Yeni Cami, Casa Bianca, Selanik Çağdaş Sanat Merkezi, Bey Hamamı ve Selanik Yahudi Müzesi.

İstanbul ve Venedik bienallerinin merkezi bir konumlanma ve spiritüel olarak dikey örgütlenmesinin aksine, Selanik’te yatay bir örgütlenmeden ve böylece daha uygun bir iletişim modelinden hareket ettiğini söylemek mümkün. Hem kente dair bir genişleme hem de günlük yaşam koşuşturmacasında görülmeyen alanlara dair bir farkındalık yaratabilmiş. Tabi mekanların büyüklüğü ve konumları bağlamında bazıları daha ön planda; Alatza İmaret, Bey Hamamı, Casa Bianca, Çağdaş Sanat Merkezi ve Müzesi gibi.

Bienalde sanatçı seçimlerindeki yaş, grup, cinsiyet gibi farklılaşmalarda demokratik bir tutumun sergilendiği görülmekte. Temayla birebir örtüşen Marwan Sahmarani’nin ‘Diktatörler-Anıt Eskizleri’, Moazat Nasr’ın ‘Kaynaşmak-Zuhur Etmek’ isimli üç kanallı video yerleştirmesi ve Tayfun Serttaş’ın 2009 tarihli ‘Stüdyo Osep’ serisi eski-yeni eksenindeki tartışmayı kimlik, kültür ve farklılık felsefesi üzerinden görünür kılmakta.

Çağdaş Sanat Merkezi’nde Ali Kazma ve Kostis Velonis ön planda olan isimler. Velonis’in geçen yıl Atina Ulusal Çağdaş Sanat Müzesi’ndeki kişisel sergisinden örneklerin de yer aldığı işleri, Sovyet avangardının temellük edildiği bir okuma önerisi üzerinden hareket ediyor; Makedon Çağdaş Sanat Müzesi’ndeyse, bu yıl Akbank Sanat’ta kişisel sergisini izlediğimiz Mounir Fatmi’nin çalışması dikkat çekmekte.

Limanda Selanik Çağdaş Sanat Merkezi’nde Francis Alys’in ‘Green Line’ video dokümantasyonu, bienalin belki de en politik işlerinden. Kudüs’te gerçekleştirdiği Arap ve Yahudi toplumları arasındaki bölünme ve diyalog konularına dair bir performans sergileniyor. Casa Bianca’da Imran Qureshi’nin ‘Vasat Aydınlanması’, Manfred Beninati’nin oyunsu yerleştirmesi, Bruce Nauman’ın ‘Partial Truth’ ve Slavs and Tatars’ın ‘Molla Nasreddin’i ön planda yer alan çalışmalar arasında sayılabilir.

Selanik Bienali ücretsiz olarak gezilmekte; ayrıca bienal mekanları kentten izole değil hatta Arkeoloji Müzesi ya da Yahudi Müzesi’nde olduğu gibi tarihi yapıtların hemen yanı başlarında bile sergileniyor. Bu bienaldeki eski-yeni kesişmesi üzerinden diyalog yaratma düşüncesi, ‘isimsiz’ bir kinik tavrın aksi bir durumu göstermekte. Kentle izleyici arasındaki iletişim daha esnek ve sorgulayıcı bir düzlemden hareket ediyor. Ayrıca tarihi bir mekanın gün ışığı üzerinden, algı ve farkındalık adına yabancılaşma çok daha iyi kotarılabilmiş. 3. Selanik Bienali 18 Aralık’a kadar devam edecek.

* “Bienal Enflasyonunda Dikkat Çeken Bir Değer; Selanik Bienali”
by Fırat Arapoğlu, BİRGÜN, 6th November 2011